Bazen bir duyguyu (aşk, öfke, nefret, kıskançlık, kibir, gurur, intikam, yalnızlık v.s.) yaşamaktan öte onun ilk çıktığı anı yakalamak isterim. Bu anı yakalamak çok özel bir durum gibi gelir. Saftır, gerçektir, senin elinden gelen bir durum değildir. Sen o âna kadar o duygudan mahrum yaşarken birden bir şey olur, İçinde bir duygu kırıntısı doğar.
Yalnız, bu anları yaşamaya çalışmak nafiledir. Birini zorla sevmeye çalışmak, birinden zorla nefret etmeye çalışmak, birini zorla kıskanmak mümkün müdür ? Eninde sonunda bunların sahteliğini anlaşılır, bu yüzden etrafındaki insanları kaybetmeye başlarsın. Bir süre sonra yeni insanlarla tanışmak çok zor gelir insana, çünkü herşey gene bu sahtelik üzerine kurulacak, gene insanlar sebebsiz yere birbirinden kopacaktır.
Tabi ki en önemlisi, bu duyguların önemsiz olduğunu farkedersin. Çünkü, bunlar her zaman başına gelecektir, dünya kurulduğundan beri milyarlarca insanın başına gelmiştir. Ne yaparsan yap, bu duyguyu engelleyemeceğin için telaşlanman, dert etmen boşunadır. O yüzden duygusuz olamazsın, Hissettiklerin yüzünden de kendini suçlayamazsın. Bunlar yön tabelaları gibidir, yön tabelasının niye orada olduğunu sorgulamazsın. Harita budur, ne yöne gitmek istersen o yöne gidersin.
Yakalamak
insanlar ne yazık ki yaklaşık 100 yıldır sevgi saygı yerine sürekli para ve nesne tabanlı bir hayatları oldu. Halbuki somut ne kadar önemli ise insan hayatında soyutta o kadar önemlidir.
insanlar birbirlerini sevmedikçe bu tip sorunlar çözülemez. tabi ki bu eğitim ile mümkün. ama okuldaki değil ailedeki eğitim ile mümkün.